Eylül 2020

Tarihe tanıklık eden para: Sikke

sikke

55 BİN SİKKENİN ANLATTIĞI TARİH...

D

ünya henüz para kavramıyla tanışmadan önce işler biraz karışıktı. Alışveriş takas, yani elinde ne varsa onunla ihtiyaç duyulan başka bir şeyin değiş-tokuş edilmesi yöntemiyle yapılıyordu. Bu alışveriş yönteminin elbette bazı sıkıntıları vardı, malın değerini belirlemek gibi. Bu yüzden Lidyalıların icadı olan sikkeyle beraber dünyanın “alışveriş” anlayışı sonsuza dek değişti.

Sikke, üzerine işlenen tasvirler, yazılar ve işaretlerle, kimin tarafından, hangi devletin zamanında basıldığını göstermesiyle, tarihin bilinmeyen detaylarını aydınlatır. Örneğin, Lidyalılar tarafından basılan ilk sikkelerin bir kısmında aslan tasvirleri bulunur. Tarihçi Herodot’tan öğrendiğimize göre, Lidya Kralı Kroisos, Delphoi’daki Apollon Tapınağı’na som altından ve on talanton ağırlığında (yaklaşık 300 kg) bir aslan heykeli bağışlamıştı. Bu da, aslanın Lidya Krallığı için taşıdığı öneme ve onun krallığına ait bir simge olduğuna işaret etmektedir.


sikke

Lidya Krallığı örneğinde olduğu gibi başka kentler ya da devletler de sikkelere kendilerini tanıtıcı tasvirler koyuyordu. Bu tasvir bazen kentin kutsadığı bir tanrı ya da tanrıça, bazen kentin mitolojisinde veya tarihinde yer alan bir figür, bazen de kentin doğal zenginliğini gösteren yöresel bir ürün olabiliyordu. Bazı durumlarda sikkenin arka yüzünde, önyüzdeki tanrı ya da tanrıçanın atribüsü (sembolü) yer alıyordu. Örneğin lir, üç ayaklı kazan, defne yaprağı ya da aslan tanrı Apollon’u, şimşek demeti veya kartal Baş Tanrı Zeus’u, üzüm salkımı ve asma yaprağı Dionysos’u, baykuş Tanrıça Athena’yı, geyik ise Tanrıça Artemis’i simgeliyordu.
Simgelerin ayrı bir dili vardı. Sikkelerin üzerinde yer alan simgeler yalnızca hangi devlete ait olduklarını değil; o devletin ekonomisinin, politikasının ya da bağımsız olup olmadığının işaretlerini taşırdı. Örneğin Yunan Şehir Devletleri’nde sikkenin ön yüzünde şehrin tanrı ya da tanrıçasının betimi, arka yüzünde ise kentin sembolü olan bitki ya da hayvan figürünün yer alması, o kent ya da devletin bağımsızlığının işaretiydi. MÖ 1. yüzyıldan itibaren Roma egemenliğine giren şehir devletleri, sikkenin ön yüzüne Roma imparatorunun portresini basmak zorunda kalmışlardı. Diğer bir örnek ise Osmanlı İmparatorluğu döneminden. Osmanlılarda Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar altın sikke basılamaz çünkü devlet altın sikke darp edecek ekonomik güce henüz ulaşamamıştır. İlk altın sikke darp edilene kadar tüm ticaret hayatında Osmanlı gümüş akçeleri ve mangırları, altın olarak ise Venedik dükaları kullanılıyordu. Orta Çağ’da sikkelerin durumu çok karışıktı; kardeş kavgaları iktidar yarışları, savaşlar sikkelere de yansırdı ama Osmanlıların en güçlü dönemine gelindiğinde güç ve dinginlik de paraya yansıdı. Bazı Osmanlı sikkelerinde “Sultan-ül berreyni, Hakan-ül bahreyni, Es Sultan ibn- es Sultan” yazmakta ve bu cümle de “Karaların sultanı, denizlerin hakanı Sultan oğlu Sultan” şeklinde Osmanlı hükümdarının gücünü göstermektedir.


sikke

İlk darp kanunu

İlk kalpazanlık ve buna bağlı olarak da ilk para reformu da Lidyalılarda görülür. Lidya darphanelerinde sikke darp eden memurlar, elektron sikke içindeki altın oranını azaltıp gümüşü artırmak ya da bronz ilave etmek gibi yasal olmayan yollara başvurur. Ekonomisi ticarete dayanan ülkenin kralı Kroisos, komşularına karşı böyle bir prestij kaybına müsaade etmez ve ilk para reformunu da hayata geçirir. Kroisos, çıkardığı bir kanunla elektron sikke darp edilmesini yasaklar, elektronu ayrıştırarak saf altın ve saf gümüş sikke basılmasını mecbur kılar.
Bazen sikke üzerindeki betimler kentin geçim kaynağı hakkında da bilgiler sunar. Örneğin 1994 yılında İzmit’in Kandıra ilçesinde bulunan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile Yapı Kredi Koleksiyonu’na dahil edilen Kandıra Definesi’nde yer alan gümüş drahmiler buna güzel bir örnektir. Kalkedon’a ait olan sikkelerin ön yüzünde buğday başağı üzerinde ayakta duran bir sığır, Byzantion’a ait olanlarda ise yunus balığı üzerinde ayakta duran bir sığır vardır. Bu da Kalkedon kentinin geçim kaynağının tarıma, Byzantion’un ise balıkçılığa dayalı olduğunu gösterir.
Halife Abdülmelik H. 77 yılında büyük bir para reformu yaparak kendi tasarımı, bilgi ve işaretlerini taşıyan İslam’ın ilk özgün parasını basmıştır. Bu tarihte basılmış altın sikkeden dünyada sadece iki tane kaldığı biliniyor, birisi bundan 20 yıl önce İngiltere’de bir müzayede firması tarafından 200.000 sterline satılmıştı, diğeri ise Yapı Kredi Koleksiyonu’nda bulunmaktadır.


sikke

55 bin sikke bir arada

Bugün tarihe şahitlik etmiş ve bizim için de bilinmez hikâyelerin kapısını aralayan 55 bin sikke Yapı Kredi Bankası tarafından oluşturulan koleksiyonda yer alıyor. Türkiye’nin önemli nümizmatları ve koleksiyonerlerinin uzun yıllar seçerek oluşturdukları sikke koleksiyonları, Yapı Kredi Bankası tarafından satın alınarak oluşturulmuş. Dönemin kültür insanlarının katkılarıyla ve desteğiyle dağılması istenmeyen bu seçkin koleksiyonlar Yapı Kredi Sikke Koleksiyonları çatısı altında toplanmış. Koleksiyona, önce ünlü antikacı Hüseyin Kocabaş ile kuyumcu Şerafettin Erel’in nadir sikke koleksiyonları satın alınarak başlanmış. Daha sonra Behzat Butak, Osman Ferit Sağlam, Ekrem Humbaracı, Muazzez Erman, Fethi Aktan, Nusret Karaca ve son olarak 1994 yılında Cüneyt Ölçer koleksiyonu katılmış. 1950’li yıllarda başlanan koleksiyon oluşumu, 1998’e kadar satın alınarak devam etmiş. Koleksiyonun bütünü Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne kayıtlı ve bütün çalışmalar, Bakanlık ve bağlı bulunan müze ile koordinasyon içinde yürütülüyor.


sikke

Koleksiyon içinden sanal sergi için seçilen 75 parça; elektron (altın ve gümüş karışımı), altın, gümüş, bronz ve bakır sikke ile paranın MÖ 7. yüzyıl civarında Lidyalılar ile başlayan yolculuğu, kronolojik bir sunum eşliğinde sanat severlerle buluşuyor. Lidyalılar tarafından İzmir Foça’da darp edilen elektron sikke, koleksiyonun en erken tarihli parçası olma unvanını taşıyor. Lidyalılardan sonra ise sırasıyla, Anadolu’ya 200 yıl boyunca hâkim olan Pers İmparatorluğu, Büyük İskender ile başlayan Hellenistik İmparatorluk, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu Krallığı, Danişmentliler, Saltuklular, Artuklular gibi Anadolu Türk Beylikleri, Emeviler ve Abbasiler gibi Arap Yarımadası İslam devletleri, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti dönemleri paraları yer alıyor. Koleksiyonda bulunan diğer önemli bir grup ise eski İstanbul’da basılan sikkeler. “Kandıra Definesi” olarak adlandırılan ve MÖ 4. yüzyıla tarihlenen eser grubu, 1994 yılında İzmit’in Kandıra ilçesinde bulunmuş ve Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile Yapı Kredi Koleksiyonu’na dahil edilmiş. Define, 30 adet Kalkedon (Kadıköy) ve 82 adet Byzantion’a ait gümüş sikkeden oluşuyor.

Türkiye’nin önde gelen kültür insanları olan Yapı Kredi yöneticileri tarafından, kültür mirasının korunması amacıyla 1950’li yıllarda oluşturulmaya başlanan koleksiyon, 1992 yılında müzeye dönüştürülmüş. Koleksiyonun büyük bölümünün geldiği Anadolu coğrafyası, evrensel kültür tarihinin farklı dönemlerine damgasını vuran; krallıklara, şehir devletlerine ve imparatorluklara ev sahipliği yapan ender coğrafyalardan biri. Yapı Kredi Sikke Koleksiyonu ise Lidya Krallığı’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne, paranın yolculuğunu izleyebildiğimiz nadir koleksiyonlardan.

Şu günlerde Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi’nde, müzenin uzmanları tarafından bu tarih hazinesinin konservasyonu, bakımı, temizliği yapılıp yüksek çözünürlükte fotoğrafları çekiliyor. Sikkelerin bilimsel verileri, tarihleri ve nümizmatik bilgilerinin dijitale aktarma çalışmaları devam ediyor.

BUNLARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR