Ağustos 2020

Kürkçü dükkânından moda öncülüğüne: Fendi

Fendi

FENDİ’NİN İSTİKRARLI YÜKSELİŞİNİN ARDINDA YATAN ŞEY HİÇ KUŞKUSUZ İLERİ GÖRÜŞLÜLÜK...

F

endi macerası Via del Plebiscito’da başlar… Roma’nın tam göbeğinde yer alan kalabalık bir caddede konumlandırılmış kürkçü dükkanıyla. Yıl 1925’tir. Edoardo ve Adele Fendi işin başındadır ve belli ki kaderlerinin bu küçük dükkânla sınırlı olmadığına inanırlar. Bu, onları kürk satışının yanında farklı ürünlere de yönlendirir ve el çantalarıyla da isimlerinden söz ettirmeye başlarlar. Kızları Paola, Anna, Franca, Carla ve Alda’nın yardımıyla her geçen gün büyüyen iş, yenilikçi bakış açısı, düşünülmemiş fikirler ve krizleri fırsata çevirme içgüdüsüyle güçlenir. Ama esas yol ayrımı hiç kuşkusuz 1965 yılında yaşanacaktır. Yani Alman tasarımcı Karl Lagerfeld hayatlarına girdiğinde. 70’li yıllara gelmeden New York’un ünlü Beşinci Cadde’sinde bir Fendi mağazası açılmıştır bile. Lagerfeld’ın tasarım yönlendirmeleriyle beraber, ürünlerden markanın amblemine kadar, dünyaya yayılacak ilk değişim gerçekleştirilmiş olur. İlk büyük adım 1977’de Lagerfeld önderliğinde hazır giyim satmaya başlamalarıyla atılır. “365 – kadınların kürk ya da çantasıyla uyumlu her gün giyebileceği elbise” tanımıyla çıkan seri, hazır giyime yeni bir tanım katacaktır. Bir sonraki yıl ise kreasyona katılacak ayakkabılar, markanın bir adım daha öne çıkmasını sağlayacaktır. 70’ler aynı zamanda Fendi’nin numaralandırılmış, sınırlı sayıda


Fendi

sayıda üretilmiş Giano, Astrologia, Pasta ve Selleria modellerinin sıkça konuşulduğu yıllardır. Ancak Adele Fendi 1978 yılında hayatını kaybedince, beş kız kardeş farklı ilgi alanlarıyla markayı yukarıya taşımaya devam eder. Paola kürklerle ilgilenir, Anna ise derilerle. Franca halkla ilişkiler bölümünü ele almıştır. Carla işin tamamını koordine ederken Alda satıştan sorumludur. Diğer İtalyan markaları 80’li yılların “çılgın” moda akımlarıyla başa çıkmaya çalışırken Fendi, kararlı bir şekilde işleri büyütmeye devam eder. Artık ürün gamı süveterlerden, jean’lere, aksesuarlardan dekoratif ev eşyalarına kadar geniş bir yelpazeye ulaşmıştır. Hatta 1985 yılına gelindiğinde Roma Polis Departmanının üniformaları bile Fendi imzası taşıyordur.


Fendi

Lagerfeld, bakış açısını markanın her noktasında yaşatır. Buna kürkün farklı şekillerde, deri ile birlikte yenilikçi kullanımları da dâhil. Bu adımlarla beraber, aksesuar olarak kürk kullanımı sektörde inanılmaz hızlı bir şekilde moda olur. Tabii ki bunda yeniliğin yanı sıra kusursuz işçilik ve malzeme kullanımının da etkisi vardır.

Çin Seddi’nde bir moda devi

Yıllar boyunca Fendi, çantalarıyla olduğu kadar hayranlık uyandıran sayısız hazır giyim ürününe de imzasını attı. İmza ürünü çantaları, çanta dünyasının “sade” anlayışlı tasarımlarıyla bilindi. Yıllardır her sezonda yeniden kullandığı payet, kürk ve akla gelmeyecek onlarca farklı malzemeyle tasarımlarını hep bir adım ileri taşıdı. Efsanevi Baget çantası (Baguette), ve zamansız Peekaboo tasarımları da moda devinin yükselişine destek verdi. 2007 yılında markanın Çin Seddi’nde yaptığı defileyle Fendi, çoktan ülke sınırlarını aşmış üstüne üstlük aydan bile görünen ilk defile olma unvanına erişmişti.


Fendi

Fendi yıllar boyunca, gurur duyduğu İtalyan kökleriyle beraber büyüyüp genişledi. Tüm bunları yaparken kendi ülkesine ve ihtiyaçlarına da sırtını dönmedi 2014 yılında tarihi Trevi Çeşmesi’nin restorasyon giderini üstlendi. Bu, aynı zamanda “Fendi for Fountains” girişiminin de dikkate değer çabalarından biriydi. Elbette bu durum, İtalyanlar kadar turistleri de heyecanlandırdı. Zira çeşme, gerçek ihtişamına bu sayede kavuştu. 2017 yılında çeşme yeniden hizmete açıldığında Fendi, 2017 Sonbahar – Kış Kreasyonu tanıtım defilesini de burada gerçekleştirdi.


Fendi

Fendi’de yeni dönem

Karl Lagerfeld, 2019 yılında hayatını kaybettiğinde, en çok merak edilen sorulardan biri, yerine gelecek kreatif direktörün kim olacağıydı. Kendisi başlı başına bir moda ikonu olan tasarımcının yerini ise yine aileden biri aldı: Üçüncü kuşak Fendi, Silvia Venturini. Omuzlarında ne kadar büyük bir yük olduğunu bilen Silvia, “Karl Lagerfeld’in klonu olduğumu düşünmüyorum. Ben kendi hikâyemi yazacağım” açıklamasında bulundu. Lagerfeld’in markaya katılmasıyla Silvia’nın doğumunun ne kadar yakın tarihler olduğu düşünülürse, bu yorumu yapmakta oldukça haklı. Zira o, modanın göbeğine doğmuş, hatta zaman zaman aile markasının modelliğini bile yapmıştı. Silvia ve markayı seven herkesin bildiği bir şey var ki, Fendi ile Lagerfeld’in ilişkisi (Silvia’nın da söylediği gibi) gerçek bir aşk hikâyesiydi. Şimdiyse gözler, markanın “yeni hikâyesinin” ne yönde yazılacağında.