Ocak 2 2021

Kusurların güzelliği: Kintsugi

kintsugi

‘KİN’ JAPON DİLİNDE ALTIN, ‘TSUGİ’ İSE BİRLEŞTİRMEK ANLAMINA GELİYOR.

D

eğer verdiğimiz ve çok sevdiğimiz bir aile yadigârı ya da dokunmaya bile kıyamadığımız bir porselen parça elimizden kayıp kırıldığında, dağılan parçalara bakıp ne hissederiz? Kırılan parçaları toplarken her bir kırık parçaya bakıp artık o eşyanın hayatımızda olmayacağını düşünürüz. Belki suçluluk duyarız; parçaları birleştirmek ister ama onu eskiye döndüremeyeceğimize inanırız. Ancak her kusuru ve eksikliği kucaklayan, doğasında iyileşmenin güzelliğini barındıran “Kintsugi”, kırılan objeye bir şans daha vererek onun yeniden hayat bulmasına ve onun hayatımızdaki varlığını devam ettirmesine olanak tanıyor.


kintsugi

Geçmişi 15. yüzyıla dayanan ve “Kintsukuroi” olarak da bilinen; kırık porselen ya da seramik parçaları altınla birleştirme yöntemi Kintsugi, ilk bakışta yalnızca bir tamir sanatı olarak görülür. Oysa Kintsugi, yalnızca bir tamir sanatı değildir; kimi zaman seramik bir kâsenin, kimi zaman da porselen bir çay fincanının kırık parçalarını birleştiren bu sanata, onu hayatımızdan tamamen çıkarmak yerine onun ikinci bir şansı hak ettiği düşüncesi ve inancı eşlik eder. Bu düşüncenin temelinde ise ‘Wabi-Sabi’, yani ‘Kusurları kucakla’ olarak bilinen Japon felsefesi yatar.


kintsugi

Kintsugi sanatının ortaya çıkışına ilişkin anlatılanlardan biri, Japonya’nın 15. yüzyıldaki shogun’larından Ashikaga Yoshimasa’nın (1436-1490) kırık bir seramik çaydanlığı tamir ettirmek için Çin’e göndermesiyle başlar. Yoshimasa, tamirden dönen çaydanlığın metal tellerle birbirine tutturulduğunu görünce, bu tamiratın hiç estetik olmadığını düşünerek yerine altın kullanılmasını emreder. Bundan ilham alan sanatçılar, objeler estetik görünsün diye çabalarken Kintsugi sanatı ortaya çıkar.


kintsugi

Kintsugi’nin ortaya çıktığı dönemde, Batı’da kırılan objelerin değerini kaybettiği ve bir daha eskisi gibi olamayacağı düşüncesi yaygınken, Doğu’da yükselen bu sanat Wabi-Sabi felsefesiyle beslenerek güçlenir. Bu düşünce ve inanca göre, parlayan objeler yeni kabul edilir ve kullanımları onlara soyluluk katıp değer kazandırır. Kullanılırken kırılan objeler ise onarıldıklarında yeniden hayat bulur. Sözün özü, Kintsugi ile nesnelerin yeniden doğuşu temsil edilir.

Günümüzde, kırılmış seramik ve porselenler toz altın, gümüş, bronz veya platinden oluşan vernikle onarılmaya, Kinstugi geleneğiyle eskisinden daha orijinal, daha estetik ve daha değerli kabul edilen yeni hayatlarına kavuşturulmaya devam ediyor. Hatta bazı çağdaş Japon sanatçılar Kintsugi’yi icra edebilmek için sağlam objeleri kırıyor, yeniden yapıştırıyor ve ortaya birbirinden güzel sanat eserleri çıkarıyorlar.