Temmuz-2 2020

Tarihe tanıklık eden efsane makine: Leica

Leica

EN İYİ FOTOĞRAFÇILARIN, EN İYİ ANLARI ONUNLA BELGELEMESİNİN BİR SEBEBİ VAR...

B

ugün yalnızca tek bir tuşa dokunarak birkaç saniye içinde, en doğru ışık, en uygun pozlama süresi ya da doğru odaklamayı düşünmeden fotoğraf çekebiliyor olmamızı, yüz yıldan fazla bir süredir bu işe gönül verenlere borçluyuz.

Fransız mucit Joseph Nicéphore Niépce, bir yüzey üzerine görüntü düşürüp onu sabitlemeyi başaran ilk isim. 1826 yılında evinin bir odasını fotoğraf makinesine dönüştüren Niepce, sekiz saatlik bir pozlama sonucunda arka bahçesinin fotoğrafını odasının duvarına yansıtmayı başarır. Niepce’in ardından mucitler bu muhteşem icadı geliştirmek üzere çalışmalar yürütmeye devam ederken ilk insan fotoğrafı 1838 yılında tamamen tesadüfen çekilir. Tesadüfen, zira uygun ışıkta sekiz ila on saat süren pozlama zamanları için birini sabit tutmak pek mümkün değil tahmin edersiniz ki. Ancak Fransız fotoğrafçı Louis Daguerre, Paris’in Temple Bulvarı’nı görüntülemek için fotoğraf makinesini yerleştirdiğinde kameraya yakalanacak kadar uzun süre sabit duran ayakkabı boyacısını ve ona ayakkabısını boyatan biri olacağını tahmin etmemiş olsa gerek.

Makinelerin gelişimi hızla devam ederken fotoğrafçılık kavramı da oluşmaya başlamıştı. Ancak aktif fotoğrafçılığın en büyük sorunlardan biri ağır, hantal, kurulumu zor ve istenildiği an fotoğraf çekemeyen makinelerdi. İşte tam bu noktada başlıyor Leica’nın hikâyesi. Fotoğraf tarihçileri der ki, “Eğer Oskar Barnack’ın mütevazı buluşu olmasaydı fotoğrafçılık bugün bildiğimiz hâliyle tanınmayabilirdi”.

Edison’dan ilham alan makine

Barnack, Ernst Leizt’in “Optische Werke” adlı firmasında mikroskop araştırmaları bölümünde çalışır. Kaderin bir cilvesi olarak fotoğraf çekmeye de düşkündür. Açık alan fotoğrafları çekmekten hoşlanan Barnack, tüm diğer fotoğrafçılar gibi ağır plakalı kamerasını oradan oraya taşımaktan ve fotoğraf çekmeden önce gereken hazırlıklardan sıkılır. Bu yüzden optik lens bilgisini de kullanarak; küçük, hafif, portatif bir fotoğraf makinesi icat etmeye odaklanır.


Leica

Barnack, bu düşünceyle Thomas Edison’ın 35 mm sinema filminden uyarladığı bir makine icat eder. Bu, yeni bir film türü kullanılabilen, sağlam üstelik ceket cebine sığabilecek kadar küçük bir makinedir. Efsaneye göre Barnack, bu yeni buluşunun ardından bir film şeridini iki elini kullanarak açar ve kolları arasındaki mesafeye sığan 36 film karesini sabit sayı olarak belirler. Böylece standart film rulosu sayısı da tarihe geçer. Şirketin, mikroskoplardan ve dürbünlerden sonra ilk fotoğraf makinesi UR-Leica, resmi olarak ilk 35 mm’lik fotoğraf makinesi olur. Bundan sonra şirketin sahibi Ernst Leist’in soyadının ilk yarısı ve İngilizce’deki “camera” kelimesinin ilk hecesinden türetilen adıyla anılacaktır.

Bu gelişmeler tam da Birinci Dünya Savaşı’yla aynı tarihlere denk gelir. Ancak Barnack’ın gözü yükseklerdedir ve savaş dâhil herhangi başka bir şeyin bunu engellemesine izin vermemeye kararlıdır. Ki öyle de olur. Leizt’in de onayıyla Barnack üretmeye devam ederek piyasaya çıkarılabilecek bir Leica modeli yaratır. Bu, tatilden, doğa fotoğrafçılığına ya da gazeteciliğe kadar her alanda istenilen şekilde kullanılabilecek, tabiri caizse şipşak fotoğraf çekmeyi sağlayacak hafif ve kompakt bir makinedir.


Leica

Tarihe tanıklık eden kareler

İşte o andan sonra fotoğrafçılık dünyasında bambaşka şeyler olmaya başlar. Tarih artık kitaplar da yalnız yazıyla değil, görsellerle de yer almaya başlayacaktır… Fransız fotoğrafçı Henri Cartier-Bresson “gözümün uzantısı” diye tanımladığı Lieca’sı ile birlikte kent fotoğrafçılığından bir sanat formu yaratır. Macar asıllı ABD’li savaş fotoğrafçısı Robert Capa, İspanyol İç Savaşı’nda hayatını kaybetmiş bir askeri fotoğraflar. Kübalı fotoğrafçı Alberto Korda, Che Guevara’nın o ikonik portresini 1968 yılında bir Leica kullanarak çeker. 1982’de Kraliçe II. Elizabeth, Windsor Horse Show sırasında Prens Phillip’i Leica ile çekerken görüntülenir. Hemen herkesin bildiği İkinci Dünya Savaşı dönemine ait, bir denizcinin bir hemşireyi öptüğü o meşhur fotoğraf, Alman asıllı ABD’li fotoğrafçı Alfred Eisenstaedt tarafından bir Leica ile çekilmiştir. Muhammed Ali’nin hafızalarımızda posterleşen fotoğrafının ardındaki makine yine Leica’dan başkası değildir.


Leica

Yıl 2000’lere geldiğinde Leica yine bir tarihi ana tanıklık edecekti. Üstelik yalnızca onun tanıklık etmesi özel olarak isteniyordu bu sefer. Avusturyalı fotoğraf sanatçısı Inge Morath, Fidel Castro’nun da bulunduğu özel bir yemek davetine katılmıştı. Castro, masada yalnızca bir kameranın bulunmasına izin vereceğini söylemişti: Leica.

Koleksiyonerlerin gözdesi

El yapımı Leica’lar, bugün hâlâ uzmanları tarafından inanılmaz bir titizlikle ve değişmeyen standartlarda üretiliyor. Elbette bunun fiyatlara yansıması kaçınılmaz. Hiç kuşkusuz bunda tarihsel öneminin de payı büyük. Bu yüzden yalnızca bir obje değil koleksiyoncuların da vazgeçemediği parçalardan biri. Ancak uzmanların söylediğine göre Leica’nın diğer birçok koleksiyon parçasından farkı var; onu kullanmanız değerinden asla kaybettirmiyor. Unutmamak lazım ki çektiğiniz fotoğrafın değeri, hangi makineyle çektiğinize göre de belirlenebilir. Ancak Leica kült olmuş birçok marka gibi özel koleksiyon sayılarını çıkartmaya da devam ediyor. Şimdiye kadar belirlenen en yüksek fiyatsa Leica 0 Serisi No 122 modeline oldu. Makine, Viyana’da düzenlenen müzayedede 2,4 milyon Euro’ya yeni alıcısını buldu.


Leica

Fotoğraf kültürünün adı: Leica

Bunca yıllık birikimi yalnızca fotoğraf karelerinde saklamayan Leica, fotoğrafçılığın kültür elçiliğini yapıyor. Yapı Kredi bomontiada’nın kalbinde bulunan Leica Camera Türkiye, bu anlamda dünyadaki en büyük yerleşkelerden biri. Leica Store İstanbul, Leica Galeri İstanbul ve Leica Akademi eşliğinde bütünleşen Leica Camera Türkiye, fotoğraf ve sanatın bir araya geldiği muhteşem bir kültür mirasını omuzlarında taşıyor. Yeni nesillere fotoğrafçılıktan alınan hazzın ne olduğunu aktarmayı amaçlayan, keşfedilecek yeni isimlere ev sahibi olan, fotoğraf meraklılarına ürün ve aksesuar bulma imkânı tanıyan oldukça geniş bir platform.