Temmuz-2 2020

Opalin ihtişamlı yükselişi!

Opal

IŞIĞIYLA İLHAM VEREN, TASARIMCILARI BÜYÜLEYEN OPAL...

O

pal, çağlar boyunca farklı kültürlerde kendine yer bulmuş taşlardan. Bugün bile taşların iyileştirici gücüne güvenenler tarafından sevgi, umut ve şefkat taşıdığına; kızgınlığı yatıştırarak pozitif enerji verdiğine inanılır. Ancak mücevher tasarımcılarının onunla ilgili bambaşka düşünceleri var. Bazı lüks markalar yaklaşık 20 yıldır koleksiyonlarının bir yerinde kullansa da, opal parıltılı taş çağını esas şimdi yaşıyor.

Bugün Avustralya’daki opal kaynağının en kaliteli taşlarından biri, değişen fonuyla kendini gösteren “siyah opal”. Bununla birlikte en kaliteli opallerin çıkarıldığı yer olarak Meksika gösteriliyor. Bölgeye yaraşır cinsiyle anılan “ateş opal”inin özellikle rengi kırmızıya yakın olanları, dünyanın en gösterişli opallerinden sayılıyor ve efsaneye göre Kızılderililerin kutsal ay taşları arasında yer alıyor. Siyah ve ateş opalinin de dâhil olduğu birçok çeşidi olan bu özel taşın yaklaşık sekiz ayrı çeşidi mücevherlerde kullanılıyor.


Opal

Diğer değerli taşlardan farklı olarak opal kristal değil, silis grubuna ait bir kuvars çeşidi ve kayaların çatlaklarında toplanan veya fosilleşmiş ahşap, kabuk ve kemikteki organik malzemenin yerini alan sertleştirilmiş silika jelden oluşuyor. Değeri, kullanım alanına göre değişiyor olsa bile ondaki parıltı, uzmanlarına göre yıldızlara eşdeğer bir his.

Peri masallarından çıkma...

Kuyumcuların bugüne dek değerli taşlar arasında yer vermediği opalin değerini lüks markalar ortaya çıkarıyor. Özellikle son beş yıldır Dior ve Louis Vuitton gibi markaların farklı model ve tarzlarda piyasaya sürdüğü koleksiyonlar sayesinde opal, belki de keşfedildiği 19. yüzyıldan bu yana ilk defa hak ettiği değeri görüyor.


Opal

Kariyerine Karl Lagerfeld ile birlikte Chanel’de başlayan dünyanın en meşhur mücevher tasarımcılarından Victoire de Castellane, Dior’un mücevher bölümünün yaratıcı direktörü. Opali, Dior takıları içinde ayrı bir yere konumlandırdığını söyleyen Castellane’ye göre bu; şiirsel bir taş. Bir peri masalına dâhil olma, sihri deneyimleme daveti. Castellane, son yirmi yıldır hemen her yıl çıkarttığı en az bir koleksiyona opali mutlaka ekliyor, “Ona baktığımda dünyayı; okyanusları, takımadaları ve yıldızların dalgalar üzerindeki yansımalarını uzaktan görüyorum.” diye anlatıyor taşa olan aşkını.


Opal

Evrenin mesajı: Opal

Renkleriyle fark edilmemesini imkânsız kılan opal hiç şüphesiz bu özelliğiyle onu kullanan tasarımcıları büyülüyor ve Castellane bu konuda kesinlikle yalnız değil. Zira Gucci’nin Kreatif Direktörü Alessandro Michele de farklı düşünmüyor. “Hortus Deliciarum (Haz Bahçesi)” isimli koleksiyonu için seçtiği özel taşlar arasında opal de var. Geçtiğimiz yıl görücüye çıkan koleksiyon, Orta Çağ şatosunda keşfedilmiş bir hazine sandığından çıkmışa benzer parçalarla, yüzyıllar öncesinin Rokoko ve Barok akımlarından izler taşıyordu.


Opal

Yine geçen yıl Cartier’in Londra’da sunduğu “Magnitude” isimli koleksiyonu, son birkaç sezondur benimsediği deneysel ve fütüristik ideallerle hazırlanmıştı. 77.27 karatlık dev bir opalin yerleştiği, mor safirler ve turuncu grenaların süslediği Zemia bilezik elbette gözden kaçırılacak bir detay değildi. Cartier, yüksek mücevherlerinde (high jewelry) çok sayıda siyah ve kırık beyaz opal kullanıyor ancak nadir de olsa büyük ve muhteşem bir matris opal, tıpkı bu seride olduğu gibi kendini gösterebiliyor.

Louis Vuitton tasarımları ise opali ön plana çıkarmaktan ziyade onun zarif ve parlak duruşundan yararlanacak tasarımları kullanıyor. “B Blossom” koleksiyonu buna bir örnek. 18 ayar pembe altın bileziklerin ucuna iliştirilen opal ve sedef kusursuz bir uyum içinde sergileniyor.