Şubat/2 2021

Azı çoğaltan yaklaşım: Sadeleşme

Sadeleşme

YAPI KREDİ’DEN SADELEŞEREK ÖZGÜRLEŞME REHBERİ…

D

ünyada bilgeliğiyle milyonların dikkatini çeken insanların neden sadelik içinde yaşadığını düşündünüz mü? Budizm’in kurucusu Buddha’dan her şeyi bırakıp bir ormanda yaşamaya karar veren yazar Henry David Thoreau’ya kadar insanlık tarihi boyunca yaşamın her alanından sadeleşmeyle ilgili örnekler çıkarmak mümkün. İnsanın sadeleştikçe gerçek “özü” yakaladığını düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Üstelik bu sadece kişisel alanlarımız için değil artık üzerinde yaşadığımız gezegen için de bir gereklilik. Ama artık bu bir felsefeden çok fazlası… Çünkü hem dünyaya hem de kendimize dair sorumluluklarımız var. Aynısından on tane varken aldığımız bir eşyanın geride bıraktığı karbon ayak izini de düşünmek durumundayız. Üstelik bunu tek başımıza yapmak zorunda değiliz; tasarım dünyası, lüks markalar, fikir önderleri, içerik üreticileri ve hatta şefler… Beraber yürüyeceğimiz sade bir dünya için her güne yeniden bakmamızı sağlayacak fikirlerle geliyor.


Sadeleşme

Hayatımıza her yıl minimalizm gibi yeni kavramlar giriyor. Kimilerine aşinayız. Örneğin Hygge ya da Lagom gibi kavramlar son moda akımlar gibi görünseler de, aslında öyle değiller. Çünkü insanlık (en azından bir kısmı) yüzyıllardır sadeleşmenin yollarını arıyor. Nedeni ise son derece basit: Daha iyi, daha uzun, daha sağlıklı, daha yararlı yaşamak!

Tüm evrensel değişimlerin önce kendimizden başladığını düşünmek iyi bir başlangıç noktası olabilir. Her şeyden önce işe sadeliğin en büyük düşmanlarından biri olan stresi ele alarak başlayabiliriz. Yeni bir telefon sinyaliyle hemen her şeyin değişebileceği; yeni haberlerin, gelişmelerin, hatta sokağa adım atmanın bile stres kaynağı olduğu dönemlerden geçiyoruz. Sadece gerçekten gerekli olduğunda stres yaşamanın bile sadeleşme yolunda bir adım olduğunu hiç düşündünüz mü? Mağaralarda yaşayan atalarımızı ele alalım. Hiyerarşinin temel basamağındaki fiziksel ihtiyaçlar meselesi halledildiyse ve güvendelerse muhtemelen rahatlardı. Hayatlarını dünyanın dönüşüne göre düzenliyorlardı. Gün, güneşin doğuşuyla başlar, batışıyla biterdi. Bu durumda işleri düzenlemek çok daha kolay olsa gerek. Bir de kendimizi düşünelim. Düzenli çalışan herkes, zamanın yönetilmesi gereken bir şey olduğunu bilir. Ama kaçımız bunu yapabiliyoruz? Yirmi dört saatin yetmediği stresli iş yaşantısında zamanı kontrol edebilmenin anahtarı nedir? İşte bu kapının kilidini de yine sadeleşmek açıyor.


Sadeleşme

Danimarkalılara ait bir yaşam felsefesi olan Hygge’den tam bu noktada bahsetmekte yarar var. Hygge, belli zamanlara farklı isimler vererek bunları hayata adapte etmenin rahatlık ve konfor getireceğini savunan bir yaşam felsefesi. Bunlardan biri “fika” adı verdikleri kahve molaları. Amaç günlük yaşamdan, telefon sinyallerinden, mail uyarılarından uzak durmak; sohbete, dostlara ve kendine gerçek zamanı ayırabilmek. Verimlilik sırasında dünyada altıncı sırada olan İsveç’in benimsediği yaşam tarzlarından biri olan Lagom da benzer özellikler gösteriyor. İş saatlerini etkili molalarla bölmek ve mesai bitiminde kimsenin çalışmaya devam etmemesi, Lagom’un felsefesinin temel ögelerinden yalnızca birkaçı…

Aslında temelde olan şey, her ne yapıyorsanız kendinizi vererek yapmanız; hakkını vererek yaşamanız. Bu da isimleri ne olursa olsun bu felsefelerin hepsinin “sadeleşme” çatısı altında toplanmasını sağlıyor.


Sadeleşme

Lükste sadelik anlayışı

Modada sıklıkla karşımıza çıkan “zamansız parçalar” tanımını sadeliğin bir ifadesi olarak alabiliriz. Zira bu tanım hem dolabınızdaki diğer kıyafetlerle uyum sağlayacak hem de her etkinlik için bir şekilde kullanabileceğiniz ve modası geçmeyecek parçaları ifade eder. “Modası geçmeyen parçalarınızın olması” demek, bu yıl aldığınızı yıllar sonra da giymenizi sağlayacak bir dolaba sahip olmanız anlamına geliyor. Lüks markalar bu sürdürülebilir sisteme dahil olmak için ellerinden geleni yapsalar da, bulundukları konum ve marka anlayışı nedeniyle bütünüyle dahil olmaları şimdilik mümkün görünmüyor. Ancak takdire şayan gelişmeler de yok değil. Stella McCartney gibi markalar en azından sürdürülebilir olma ve dünyaya en az zararı verme prensibiyle yeni yol haritasını çizmeye başladı bile. Bununla birlikte pandeminin ilk zamanlarında, moda endüstrisinin yapabileceklerinin bir göstergesi olan bir mektup yayımlandı. Gucci tasarım direktörü Alessandro Michele bundan sonra yılda beş sezon yerine sezonsuz iki koleksiyona geçme kararı aldığını bildirdi. Bu karar aslında herkesin bu konuda yapabilecek bir şeyi olduğuna dair bir uyanıştı. Michele, “Bu kadar açgözlülük, uyumu, bağlantıyı ve aidiyeti kaybetmemize neden oldu,” diye yazıyordu mektubunda…


Sadeleşme

Sürdürülebilirlikten sadeliğe…

İçinde bulunduğumuz yüzyılda öncekilere oranla çok daha fazla besin maddesi bulunuyor. Üstelik hemen hepsi kolay bir şekilde ulaşılabilir durumda. Ama sadeliği seçenlerin tercih ettiği yol yediği şeyin gerçekten nereden geldiğini bilmekle başlıyor, ihtiyaç duyacağı kadar almakla devam ediyor ve atığının nereye gittiğini takip etmekle son buluyor. Daha önceki sayılarda bahsettiğimiz “sıfır atık” mutfakta ve sofralarda sadeleşmenin adımlarından biri. Yalnızca yemek yaparken kullandığımız ürünler değil, aldığımız ürünlerin hangi aşamalardan geçtiği bilgisi de önemli; ne kadar elektrik kullanıldığı, ne kadar su harcandığı, paketleme malzemesinin ne kadar geri dönüştürülebilir olduğu… Çünkü başta da söylediğimiz gibi sade yaşam yalnızca bizim için değil dünya ve gelecek için de bir adım.


Sadeleşme

Dünya kadar sade…

Bizden önceki insanların yaşam standartlarından çok daha fazlasına sahipken, her geçen gün büyüyen bir doyumsuzluk hâli içindeyiz. İhtiyaç dahilinde bir ürün satın alıyoruz, sonra sırf indirimde olduğu için hiç düşünmeden ikincisine sahip olmaya yelteniyoruz. Tam da bu tüketim çılgınlıklarının en üst düzeyde yaşandığı günümüz dünyasında Yapı Kredi World, akıllı tüketim ve sadeleşme adına farkındalık yaratmak amacıyla “Dünya Kadar Sade” projesini hayata geçirdi. Hayatın her alanında sadeleşmeyi öneren proje, Belçim Bilgin moderatörlüğünde, uzman görüşlerini içeren bir video serisinden oluşuyor.

Eğer aşağıdaki soruların cevaplarını bulmak için bir yol haritasına ihtiyacınız varsa “Dünya Kadar Sade” serisine buradan ulaşabilirsiniz.

  • Geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin planlanmasına çok mu vakit harcıyorsunuz?
  • Sınırlı zamanları değerlendirebilmek için kendinize uygun sistemi nasıl seçebilirsiniz?
  • Alışveriş yaparken gerçekten ihtiyacınız olup olmadığını biliyor musunuz?
  • “Elimdekiler bana yeter mi?” sorusunu kendinize hiç sordunuz mu?
  • Odağınızı kaybetmemek için yaşam alanlarınızı nasıl düzenleyebilirsiniz?
  • Oturduğunuz sofradaki ürünlerin nereden geldiğini hiç düşündünüz mü?
  • Ya nereye gittiklerini?
  • Sofranızla aranızdaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmeye hazır mısınız?