A
z çoktur” felsefesi, minimalist bir düşünce biçimi olarak
yaşamda basitliği ve sadeliği benimsemenin insanların
daha mutlu ve özgür hissetmelerine yardımcı olabileceğini
söylüyor. Tüketim toplumunun ve aşırı tüketimin
getirdiği olumsuz etkileri azaltmayı amaçlayan ve asıl önemli olanın sahip
olunan maddi zenginlik değil, manevi değerler ve deneyimler olduğunu
vurgulayan bu felsefe birçok kültür ve gelenekte de kendine yer buluyor.
Özellikle doğu felsefelerinde azla yetinmenin bolluk, bereket ve huzur
getireceği düşünülüyor. Az eşyaya sahip olmak, gereksiz karmaşadan
kaçınmak, az tüketmek, daha az atık üretmek, odaklanmak, anda kalmak,
zamanı kaliteli kullanmak bu felsefenin beraberinde getirdiği kavramlar.
Ama özellikle yoğun şehir hayatlarında tüm bunları hayata geçirmek ya
kolay olmuyor ya da süreklilik arz etmiyor. Küçük bir sahil kasabasına
yerleşme hayali özellikle şehir hayatının karmaşasında kulağa ferahlatıcı
gelse de, Azın Bereketi: Japonya Kırsalından Sade Yaşam Dersleri isimli
kitabın yazarı Andy Couturier’in de dediği gibi azın çokluğunu bir yaşam
tarzı değil yaşama biçimi haline getirmek gerekiyor.
Andy Couturier kitabında kentsel Japonya’daki ana akım yaşamı doğa,
sanat, arkadaşlar, lezzetli yemekler ve bol zaman gibi lükslerle çevrili
bir yaşam için terk eden on erkek ve kadını anlatıyor. Geleneksel Doğu
tinsel bilgeliği ve kültüründen yararlanan bu öncüler modern yaşamın
stresinden, tüketiminden, meşguliyetinden ve teknoloji bağımlılığından
kurtulurken geçirdikleri derin kişisel dönüşümleri anlatıyor. Bu kitap,
onların mutluluk ve geçimlerini sağlamakta kendilerine güvenen
sanatçılar, filozoflar ve çiftçiler olarak tatmin dolu hayatlarını okurlarla
buluşturuyor. Andy Couturier, bizi bu bireylerin günlük yaşamlarının
derinlerine girmeye davet ederek bizim de kendi yaşamlarımıza nasıl daha
fazla anlam ve zenginlik katabileceğimizi gösteriyor.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Couturier okurlarına bu kitabı okurken aceleye getirmemelerini
tavsiye ediyor. Modern sistemin zamanımızı çaldığının bir gerçek
olduğunu söyleyerek bu kitabı alelacele okuma dürtüsüne karşı
koyarsak, kitapta bahsedilen yavaşlatılmış hayata dair bir fikir edinmeye
başlayabileceğimizin altını çiziyor ve ekliyor: “Buradaki insan hikâyeleri
ve felsefeleri, umuyorum ki bu yaman keşmekeşten bir çıkış yolu gösterir
size. Ancak sadece farklı olasılıklara bir pencere açması, sizleri sıradışı
insanlarla tanıştırması ve belki tebessüm etmenizi veya gülmenizi
sağlaması da bir başlangıçtır.”
Şimdiden iyi okumalar!