M
imari dünyasında, geleneksel barınma ve tasarım anlayışına
yeni bir bakış getiren cam evlerin özel bir yeri var. Detaylara
geçmeden önce, yatak odanızın penceresinden dışarıdaki
yaprakların hafif hışırtısını duyduğunuzu veya camın
arasından süzülen ay ışığında yıldızlar altında yemek yediğinizi düşünün.
İşte bu deneyimler bir cam evde her gün yaşanan olaylar!
Cam ev kavramı, yüzyıllar öncesine dayanan ve basit cam yapılardan
karmaşık mimari harikalara evrilen zengin bir geçmişe sahip. Mimaride
her dönemin beraberinde cam tasarımlar için yeni teknikler, stiller ve
kullanımlar getirdiği aşikâr. Bugün ise yeni teknolojik gelişmelerin de işin
içine girmesiyle ultra-modern bir anlayışa dönüşmüş durumda.
Bir cam ev; çevresiyle uyum içinde olan, iç ve dış mekânlar arasındaki
sınırları bulanık kılan sanatsal bir ifade olarak da öne çıkıyor. Cam evlerin
muhteşem görüntüleri beraberinde ince bir denge de getiriyor, çünkü
cam evler şeffaflık ile kırılganlık arasında bir yerde var oluyorlar. Doğanın,
tasarımının ayrılmaz bir parçası haline geldiği bu evler camın birincil
yapı malzemesi olarak kullanılması ile engelsiz manzaralar sunuyor, iç
mekânı doğal ışıkla aydınlatıyor ve ferahlık hissi yaratıyor. Bu evlerde
duvarlar pencere haline geliyor; mevsimlerin değişimine, ışığın oyununa
ve doğanın güzelliğine tanıklık imkânı sunuyor.
Bir cam evin tasarlanmasında önemli faktörler söz konusu. Örneğin bir
cam evde mahremiyetin nasıl sağlanacağı ilk akla gelen sorulardan biri.
Cam duvarlarla, doğal ışığı feda etmeden mahremiyeti sağlamak için akıllı
çözümlerin uygulanması gerekiyor ve elbette günümüz teknolojisiyle bunu
sağlamak hiç de zor değil. Diğer yandan camın kırılgan doğası, binanın
yapısal bütünlüğünün dikkatli bir şekilde düşünülmesini gerektiriyor. Bu
yüzden mimar ve mühendislerin cam evleri tasarlarken hesaba kattıkları
pek çok teknik faktör var. Rüzgâr yükleri, termal genleşme ve diğer
faktörlerin güvenlik ve uzun ömürlülüğünü sağlamak önemli. Ek olarak,
özel cam kaplamaların kullanımı iç sıcaklıkları düzenlemeye yardımcı
oluyor ve zararlı UV ışınlarına karşı koruma sağlıyor.
Cam evler aynı zamanda çevre dostu tasarım anlaşışıyla da öne çıkıyor.
Bu evlerde doğal ışığın yoğun kullanımı, yapay aydınlatma ihtiyacını
azaltarak enerji tüketimini azaltıyor. Bu özellik enerji verimli ısıtma
ve soğutma sistemleri ile birleştirildiğinde, cam evler dikkate değer
düzeyde çevre dostuna dönüşüyor. Birçok mimar, cam ev inşasında pasif
tasarım prensiplerini kullanarak, binanın konumunu optimize ediyor ve
kışın güneş ışığını en üst düzeye çıkarırken, yazın minimumda tutuyor.
Bu yaklaşım sadece yapının karbon ayak izini azaltmakla kalmıyor, aynı
zamanda evin sakinleri ve konuklar için de daha konforlu bir yaşam ortamı
yaratıyor.
İşte dünyanın çeşitli yerlerinden lüks cam evlere birkaç örnek…
Glass Pavilion, Kaliforniya, ABD
Los Angeleslı mimar Steve Hermann tarafından tasarlanan 1,289
metrekarelik bu lüks cam evde beş yatak odası, beş buçuk banyo,
şarap odası içeren bir mutfak ve mimarın klasik araba koleksiyonunun
sergilendiği bir sanat galerisi bulunuyor. “İnovasyon içinde inovasyon”
sunan Glass Pavilion, cam-çelik birlikteliğinden oluşuyor ve evin
etrafındaki manzarayı şahane bir şekilde gözler önüne seriyor.
Villa Kogelhof, Kamperland, Hollanda
Paul de Ruiter Architects tarafından tasarlanan Villa Kogelhof, Hollanda
kırsalında yer alan sürdürülebilir bir cam ev... Bu ultra-modern konutun
çatısındaki 280 m2’lik güneş panelleri eve ihtiyacından daha fazla enerji
sağlıyor ve fazla güç arabaları şarj etmek için kullanılıyor.
Engelsiz bir manzara sunan cam cephesiyle lüks ile çevre bilincinin
mükemmel bir uyumunu sunan Villa Kogelhof’un inşası sırasında, daha
önce tarım arazisi olan yerlere 70.000 ağaç dikildiğini ve göçmen kuşlar
için büyük bir gölet tasarlandığını da söylemeden geçmeyelim.
Maison de Verre, Paris, Fransa
Maison de Verre, Paris’in 7. bölgesinde sakin bir avluda heybetli bir
kapının ardına gizlenmiş bir şekilde duruyor. Modern ve alışılmadık bir
tasarım arayışında olan Dalsace ailesinin siparişi üzerine Pierre Chareau
tarafından Bernard Bijovet ile birlikte 1932 yılında tasarlanan projenin bir
konut alanında endüstriyel malzeme kullanımıyla dönemin statükosuna
meydan okuduğu söyleniyor. Erken modern mimari tasarımda bir dönüm
noktası olarak görülen yapıda cam bloklar ve çelik kirişler kullanan
mimarlar, üst katları yerinde tutup altyapıyı kazarak mevcut bir binayı
dikkatlice dönüştürmüş.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Glass House, São Paulo, Brezilya
1952 yılında İtalya doğumlu Brezilyalı modernist mimar Lina Bo Bardi’nin
kendisi ve eşi için tasarladığı bu muhteşem ev, çiftin ölümünden sonra
Instituto Lina Bo e PM Bardi’ye ev sahipliği yapmış. Kapsamlı yenileme
çalışmalarının ardından 2013 yılında yeniden halka açılan ve Bardis’in
dünyasını yeni bir izleyici kitlesine sunan yapı, etrafı saran cam
pencereler ve evin yağmur ormanlarının yemyeşil bitki örtüsüyle iç içe
geçmiş konumuyla birleşince büyülü bir ağaç ev hissi yaratıyor.
The Conservatory, Pretoria, Güney Afrika
Güney Afrika’nın idari başkenti Pretoria’nın dışında Nadine Engelbrecht
tarafından tasarlanan The Conservatory, kalabalık şehir hayatından
bir kaçış sunuyor. Evde tuğla, kereste ve beton gibi çeşitli malzemeler
kullanılmış olsa da, çift yükseklikteki cam ve çelik pencereleriyle odak
noktası olarak hizmet veren kısım, havadar kış bahçesi. Sıcak aylarda,
her iki taraftaki bölmeler açılarak alanı dış mekân unsurlarına maruz
bırakıyor ve iç ve dış yaşamı kusursuz bir şekilde birleştiriyor.