K
aradağ’ın en çok turist çeken noktalarından biri olan Kotor,
Adriyatik Denizi kıyısında muhteşem dağ manzaralarıyla çevrili
bir şehir… Adriyatik’in incisi olarak adlandırılan bu küçük şehir
tarihi ve kültürel zenginliğiyle ziyaretçilerini büyülüyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Kotor’un tarihi M.Ö. 168
yılına kadar uzanıyor. Yüzyıllar boyunca İliryalılar, Bizanslılar, Sırplar ve
Macarlar tarafından yönetilen ve 1420 yılında Venedik egemenliğine giren
şehrin etrafındaki surlar bu dönemde inşa edilmiş. Çevredeki yamaçlara
doğru kıvrılan sağlam surlarla çevrili şehir bu haliyle tam bir orta çağ
labirentini andırıyor.
Kotor geçmişin günümüzle bir arada var olduğu keyifli bir destinasyon;
sokaklarında gezerken kaldırım taşlarının asırlık okul binalarında
koşuşturan çocukların sesiyle çınladığına, ferforje balkonlardan çiçeklerin
sarktığına ve kedilerin mermer yollarda tembellik ettiğine şahitlik
ediyorsunuz. Akşam karanlığı çöktüğünde ise Kotor’un muhteşem bir
şekilde aydınlatılmış surları görkemle parlamaya başlıyor.
Üç kapılı şehir
Şehre üç farklı kapıdan Kuzey, Güney ve Deniz Kapısı’ndan giriliyor. Ana
giriş olan Deniz Kapısı 1555 yılında şehir Venedik egemenliği altındayken
inşa edilmiş. Ziyaretçiler şehre giriş için genellikle bu kapıyı kullanıyor
ancak şehre 13. yüzyıldan kalma Güney Kapısı’ndan ya da Skurda Nehri’nin
üzerindeki Kuzey Kapısı’nda da giriş yapabiliyorsunuz.
Kotor Kalesi, şehrin en ünlü simgelerinden biri… Dik yokuşları, tarihi
taş basamakları, gizemli tünelleri ve surlarıyla ünlü bu kale, zirvesine
çıktığınızda nefes kesici bir manzaraya sahip. 1350 basamak tırmanarak bu
manzaranın keyfini sürmek mümkün. Eski Şehir ise daracık taş sokakları,
Gotik ve Rönesans tarzı binalarıyla Kotor’un tarihini günümüze taşıyor.
Kotor’un en etkileyici binası olan St. Tryphon Katolik Katedrali 1166
yılında inşa edilmiş ancak yüzyıllar içinde birkaç depremden zarar
görmüş. Tüm cephe 1667’de yıkıldığında, yeniden inşa sürecinde yapıya
Barok çan kuleleri eklenmiş. Katedralin iç mekânı Romanesk mimarinin
başyapıtı olarak nitelendiriliyor. Kemerlerde Bizans tarzı fresklerin
kalıntılarını görebiliyorsunuz.
Saat Kulesi ise Kotor’un sembollerinden bir diğeri. Ana kapının
karşısındaki meydanda, merkezi bir konumda yer alan kule 1602 yılında
inşa edilmiş ancak 1667 depreminden zarar görmüş; zira bu depremde
kule batıya, yani denize doğru önemli ölçüde eğilmiş. Daha sonra tekrar
dik konuma getirilmesi için bazı girişimlerde bulunulmuş ancak 1979’daki
yıkıcı depremin ardından aynı konuma geri dönmüş.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Hareketli gece hayatı ve keyifli bir alışveriş turu
Kotor’daki Eski Şehir turunuzu Denizcilik Müzesi ziyareti ile
tamamlayabileceğinizi söyleyip biraz da şehirdeki sosyal hayattan
bahsedelim. Kotor gece hayatıyla ünlü. Eski Şehir barlar, tavernalar,
gece kulüleri ve kafelerle dolu. Yaz Karnavalı veya Bokeljska Noc gibi yaz
etkinlikleri sırasında şehir binlerce turist ağırlıyor.
Kotor’da Eski Şehir’in etrafına dağılmış çok sayıda küçük mağaza ve butik
bulunuyor. Ayrıca şehrin hemen dışında büyük bir alışveriş merkezi
de var. Eski Şehir’de küçük dükkânlar ve dünyaca ünlü tasarımcıların
ayakkabı ve kıyafetlerini sunan butikler bulabilirsiniz. Bu butiklere
ağırlıklı olarak İtalyan modasının hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Bu
bölgede çok sayıda hediyelik eşya dükkânı, kuyumcu, kitapçı ve antikacı da
sizi bekliyor.
Karadağ mutfağından modern lezzetlere…
Kotor, Akdeniz mutfağının en özel örneklerini sunan şık restoranlara
ev sahipliği yapıyor. Eski Şehir’in dar sokaklarında yer alan romantik
restoranlarda taze deniz ürünleri, Karadağ şarapları ve yerel lezzetlerin
tadını çıkarabilirsiniz. Kotor’da geleneksel Karadağ mutfağının yanı sıra
diğer birçok modern lezzeti de deneyebilirsiniz. Neredeyse her otel,
restoran veya kafede başta pizza olmak üzere belli başlı İtalyan lezzetlerini
sipariş edebilirsiniz. Kotor’u ziyaret ettiğinizde, pişmiş alabalıkla
hazırlanan yerel balık çorbasının tadına bakmanızı öneriyoruz. Bu arada
Kotorlular muhtemelen tatlı olarak size “frustula” (eşkenar dörtgen
şeklinde gevrek bir kurabiye) ikram edecektir; aklınızda bulunsun.
Civardaki favori adalar
Gospa od Skrpjela (Our Lady of the Rocks) Adası, Kotor Körfezi’ndeki
Perast kıyılarındaki iki adadan biri... Perast ve Kotor’dan yelkenlilerle
büyük taşlar getiren denizciler tarafından yapay bir ada olarak yapıldığı
söylenen Gospa od Skrpjela’da bir de kilise bulunuyor. Ziyaret edilmesi
gereken diğer ada ise Sveti Djordje… Bu ada aynı zamanda “ölü kaptanların
adası” olarak da adlandırılıyor, çünkü efsaneye göre bir Fransız askeri
Perast’a top atışı yaptığı sırada sevdiği kızın evini vurmuş ve ölümüne
sebep olmuş. Bu efsanenin İsviçreli ressam Beklin’in “Ölüler Adası” adlı
eserine ilham kaynağı olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
Kotor’un kendine özgü mimarisi ve atmosferi, deyim yerindeyse zaman
içinde bir yolculuk vadediyor. Biz de size şimdiden keyifli bir seyahat
diliyoruz.