Nisan 2021

Ormanların iyileştirici gücü

orman

BİLİM, AĞAÇLARIN VE ORMANLARIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ OLDUĞUNU SÖYLÜYOR!

B

ir ağacın gölgesinde kitap okumak, iki ağaç arasına kurulu bir hamakta gökyüzünü seyretmek, dev bir ağacın altına kurulan bir masada sevdiklerimizle harika bir akşam yemeği yemek, bir ormanda ağaçların arasında uzun yürüyüşler yapmak... Derin köklerinde akıllı sistemlere, dallarında ise binlerce tür ve ekosisteme ev sahipliği yapan ağaçların bize kendimizi iyi hissettirdiği gerçeği, ardında bilimsel veriler barındırıyor.

Modern yaşamlarımız aşırı duyusal yük ile dolu. Yoğun programlar, ulaşılması gereken tarihler, bitirilmesi gereken projeler, toplantılar, trafik derken odaklanma güçlüğü yaşamamız kaçınılmaz hale geliyor. Zira beynimiz cep telefonu, bilgisayar, televizyon, trafik ve benzeri uyaranların sürekli saldırısı altında kalınca bocalayabiliyor. New York Çevre Koruma Departmanı ağaçların iyileştirici özelliklerinden birini “doğal dış ortamlarda vakit geçiren çocukların dikkat dağınıklığının azalması ve DEHB (dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu) tanısı konan çocukların ilgili semptomlarında azalma görülmesi” olarak açıklıyor. Çocuklarda görülen bu etkinin aşırı uyarana maruz kalan biz yetişkinler için de geçerli olduğunu söylemek mümkün.

Orman banyosu stresi azaltıyor

2016 yılında Dr. Richard Cytowic’in Psychology Today gazetesine yaptığı açıklamaya göre Japonya genelinde yirmi dört ormanda gerçekleştirilen deneylerde ormanda yürüyüş yapmanın (16 ± 5 dakika) ya da ağaçları seyretmenin (14 ± dakika) stres hormonu kortizolün seviyelerini düşürdüğü gözlendi, iç mekânda yapılan deneylerse aynı sonucu vermedi.

Bununla birlikte benzer çalışmalar çok uzun yıllardır yapılıyor. Örneğin, 1982’de Japonya hükümeti tarafından şehirli nüfusa ormanları cazip kılmak için “orman banyosu” ya da “orman terapisi olarak adlandırılan shinrin-yoku prensibi geliştirildi. Orman ortamında geçirilen zamanın fiziksel ve zihinsel sağlığı desteklediğini gösteren araştırmalar sonucunda bu prensip, artık Japon önleyici sağlık hizmetlerinin bir parçası.


orman

Ağaçlar bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Ağaç ve bitkiler, böceklere karşı koruma görevi gören fitokid adlı bir kimyasal yayıyor. Ağaçların etrafında vakit geçirdiğimizde soluduğumuz bu doğal koruyucu kimyasallar bağışıklık sistemimizin güçlenmesine yardımcı oluyor ve “vücudumuz doğal öldürücü hücreler olarak adlandırılan bir tür beyaz kan hücresinin sayısını ve aktivitesini artırarak tepkisini ortaya koyuyor” (New York Çevre Koruma Departmanı). Hatta orman banyosunun bazı kanser türlerine karşı koruyucu bir önlem olarak kullanılıp kullanılamayacağını belirlemek üzere devam eden araştırmalar mevcut.

Ağaçların iyileştirici gücünü siz de test edebilirsiniz

Bilim doğanın ve ağaçların kan basıncını ve kolesterolü olumlu etkilediğini, kalp atış hızını ve stres hormonu kortizolü düşürdüğünü söylüyor. Ayrıca araştırmacılar doğayla ve ağaçlarla iç içe vakit geçirmenin sakinleşmeye ve yenilenmeye yardımcı olduğunu, odaklanma yeteneğini geliştirdiğini ifade ediyor. Bu iyileştirici gücün faydalarını bizzat deneyimlemek için sadece 10-15 dakikanızı ayırmanız yeterli. Bunun aynı zamanda bir bilinçli farkındalık çalışması olduğunu söylemek mümkün.

Kendinizi stresli hissettiğinizde dışarı çıkıp gördüğünüz ağaç ve bitki türlerine odaklanarak sakin bir yürüyüş yapın. Bu sırada derin nefesler alarak etrafınızdaki kokuları içinize çekin. Doğada vakit geçirmenin farklı koku türlerini deneyimlemeye imkân tanıdığını, ayrıca kişinin tat ve koku alma duyusunu geliştirebileceğini gösteren araştırmalar mevcut. Zira tat ve koku işbirliği içinde olan çalışan iki duyudur ve hiç şüphesiz dış mekânlar, iç mekânlardan daha geniş bir koku çeşitliliğine sahiptir! Gübreden toprağa, çiçeklerden ağaçlara kadar kaç koku ayırt ettiğinizin farkına varmaya çalışın. On ila on beş dakika dışarıda kaldıktan sonra zihninizin nasıl hissettiğini gözlemleyin. Eve ya da işe döndüğünüzde öncesi-sonrası karşılaştırması yapın ve farkı mümkünse bir deftere not alın.

“Ağaçlar sığınaktır”

Yazar, şair ve filozof Herman Hesse, “Ağaçlar sığınaktır” diyor. “Onlarla konuşmayı ve onları dinlemeyi bilen gerçeği öğrenebilir. Öğrenmeyi ve öğretileri vaaz etmezler; teferruatlı, yaşamın kadim ilkesini vaaz ederler.” Günümüzde bu gerçek yaşadığımız apartmanın bahçesinde bazen yanından öylece geçtiğimiz bir limon ağacında saklı; iş yerimizin penceresinden görünen bir yasemin dalında ya da kadim bir selvi ağacının gölgesinde... Kısacası ihtiyaç duyduğumuz sığınak, peşinde koştuğumuz gerçek ve şifa aradığımız terapi aslında sadece bir farkındalık meselesi.