H
iç şüphesiz, eylül ayına damgasını vuran en önemli
olaylardan biri İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in 96 yaşında
hayatını kaybetmesi oldu. Ülkenin en uzun süre tahtta kalan
hükümdarı olarak 70 yılı geride bırakan II. Elizabeth, bu
yılın haziran ayında Platinum Jübile’sini Britanya ve İngiliz Milletler
Topluluğu ülkelerinde dört gün süren etkinliklerle kutlamıştı. Kamusal
ve özel görevlerde bulunmaya devam etmesine rağmen, sağlığının
iyiye gitmediği konuşuluyordu. Boris Johnson’ın istifasının ardından, 6
Eylül’de Liz Truss’la el sıkışmış ve ona hükümeti kurma görevini vermişti.
Truss buluşmasından hemen önce Kraliçe bembeyaz saçları, sempatik
gözlükleri, gri hırkası, ekoseli eteği, siyah çantası ve elinde bastonuyla
Jane Barlow’un objektifine gülümsemişti. Bu, Kraliçe’nin hayattayken
çekilen son fotoğrafı olarak kayıtlara geçti. Zira tam iki gün sonra
tüm dünya bir son dakika haberiyle, Kraliçe’nin İskoçya’daki Balmoral
Kalesi’nde huzur içinde hayata veda ettiğini öğrendi.
Görsel istikrar ve tutarlılık
Haberin ardından Kraliçe hakkında çok şey konuşuldu. Hayat hikâyesi
manşetleri süsledi; çocukları, gelinleri, torunları ve torunlarının eşleriyle
ilgili haberler gündemin üst sıralarında yer buldu. Elbette Kraliçe’nin stili
ve gardırobu da bu haberlerin bir parçasıydı. Neden mi? Çünkü tahtta
kaldığı süre boyunca sergilediği dayanıklılık ve istikrarı giyim tarzına
da yansıttı. Kraliçe olmak kesintisiz bir görev takvimi gerektiriyordu ve
II. Elizabeth 1950’leri tanımlayan elbiselerden bileğinden sarkan Launer
çantalara, son ana kadar bir stil ikonu olarak bu takvimi yerine getirdi.
Ne giydiğine ve bu giysilerin ne ifade ettiğine çok dikkat ederek moda
dünyasında kalıcı bir izlenim bıraktı. Donatella Versace, Stella McCartney,
Paul Smith, Victoria Beckham gibi moda dünyasının ünlü isimleri
başsağlığı dileklerini yayımlarken bunu açıkça ifade ettiler. Hemfikir
olunan bir başka nokta ise Kraliçe’nin stilinin bariz bir görsel istikrar
ve tutarlılık duygusu yansıttığıydı. “Diplomatik giyinme” konusunda
uzmandı, kıyafetlerine sembolik unsurlar ve renkler kattı. Trendlere
ilham verdi ve kendi döneminin tasarımcılarıyla ses getiren işbirlikleri
yaptı. Mücevherlerinin ve taçlarının çoğunu, monarşinin diğer üyeleriyle
paylaşarak bu değerli parçaların yaşamasını sağladı.
Henüz bir prensesken 20 Kasım 1947’de Prens Philip ile evlendiğinde
ayrıntılı işlemeler ve 10.000 inci ile kaplı çarpıcı bir Norman Hartnell
tasarımı gelinlik giyerek koridorda yürüdü. Taç giyme töreni elbisesi kısa
kollu, yoğun işlemeli bir Norman Hartnell tasarımıydı; İngiliz Milletler
Topluluğu’nda yer alan ülkelere ait çiçek motifleriyle süslüydü. Kraliçe,
1962’de Arabistanlı Lawrence filminin galasına bir başka Norman Hartnell
tasarımıyla gitti. Elmas vurgularla süslenmiş kolsuz fildişi tafta elbisesi
daha sonra bir kraliyet düğününde yeniden hayat buldu; 2020 yılında
Prenses Beatrice, Edoardo Mapelli Mozzi’ye büyükannesinin bu ikonik
elbisesiyle “evet” dedi.
Kraliçe yıllar geçtikçe, halka açık toplantılarda tek tip giyinmeyi
benimsedi; genellikle çiçekli bir elbise, renkli bir ceket ve şık bir şapka ile
halkın karşısına çıktı. Sol yakasındaki broşlar ve boynundaki inci dizileri
vazgeçilmezleri arasındaydı. Görev dışındayken ise tercihi İskoç ekoseleri,
İngiliz tüvitleri, hırkalar, Hunter ayakkabı, desenli bir başörtü ve Barbour
palto oldu. Yılın ortalama 159 günü yağmur yağan bir ülkede, havanın da
Kraliçe’nin kişisel tarzı üzerinde önemli bir etkisi vardı. Ne zaman yağmur
yağsa, görünümünü kıyafetine uygun özel bir şemsiye ile tamamladı.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
“İnsanların bana inanması için görülmem gerekiyor”
Kraliçe’nin stilinin, kraliyet görevinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu
ise asla bej renk giymeyeceğini söylediğinde anlamış olduk: “İnsanların
bana inanması için görülmem gerekiyor.” Elbette tüm dünya onu gördü.
Parlak sarılar, pembeler, kırmızılar, maviler ve yeşillerle... Çiçek desenli
bir elbisenin üzerine giydiği düz bir diz boyu ceketle... Corgi cinsi
köpekleriyle vakit geçirirken giydiği ekoseli eteğiyle... İşin özü şu ki
Kraliçe Elizabeth’in 70 yıllık saltanatı boyunca özenle oluşturduğu stil,
gerçek bir ders niteliğindeydi!