I
ssey Miyake geçtiğimiz ağustos ayının 5’inde Tokyo’da hayata
gözlerini yumdu. Geride, sınırları zorlayan, ustaca kullanılmış
renk ve tekniklerle, efsanevi siluetlerle tamamlanmış tasarımlar
bıraktı. Miyake Design Studio ve Issey Miyake Group’un tasarımcı
ve kurucusu Issey Miyake 1938’de Japonya’nın Hiroşima kentinde doğdu.
1945’te şehre atom bombası atıldığında yedi yaşındaydı. Sonraları New
York Times’a yazacağı bir yazıda bundan “Gözlerimi kapattığımda, hâlâ
kimsenin yaşamaması gereken şeyleri görüyorum: Parlak kırmızı bir
ışık, kısa bir süre sonra kara bulut, her yöne koşan insanlar umutsuzca
kaçmaya çalışıyor. Hepsini hatırlıyorum,” diye bahsedecekti.
Tasarım aşkı hayatının ilk yıllarından beri kalbindeydi... Tokyo Tama
Sanat Üniversitesi’nden mezun olur olmaz Paris’e giderek terzilik
okudu. Okul arkadaşlarından biri Japon tasarımcı Kenzo Takada’ydı…
Okuduğu bölümün gerekliliği olan çıraklığı Guy Laroche ve Givenchy’de
yaptı. Tüm bunlar tasarım gözünün yerleşmesini sağlamaya başlamıştı
ama asıl dönüm noktası 1960’ların sonunda New York’a yaptığı yolculuk
olacaktı. Amerikalı tasarımcı Geoffrey Beene’nin ekibinde çalışırken
sanat dünyasının ağır toplarıyla tanışma şansı oldu. On yıl sonra Tokyo’ya
döndüğünde artık bambaşka bir Miyake’ydi. 1971 yılında New York’ta ilk
koleksiyonunu sergilemesinin ardından Miyake Design Studio’yu kurdu.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Unutulmaz koleksiyon
Issey Miyake’yi en iyi tanımlayan tasarımlardan biri, ilk olarak 1988 yılında
denemeye başladığı ancak daha sonraları yeni ve genç tüketiciler arasında
popülaritesinde artış yakalayan pliseydi. Bu onun moda felsefesiydi, daha
sonra ortağı Midori Kitamura’nın hazırladığı Pleats Please [Plise Lütfen]
isimli kitapta, kıyafetlerden “onları giyene özgürlük vermelidir,” diye
bahsettiği bilgisi yer alacaktı.
Pleats Please giyim serisi, jilet keskinliğinde akışa sahipti; akordeon
benzeri pileler, ev giyimi kolaylığı sunuyordu. Bu yüzden kısa zamanda
markanın simgesi oldular. Bir Pleats Please parçası giymek, kıyafetlerin
bedensel kısıtlamalarını fark etmeyi sağlıyordu ve bununla birlikte
Miyake, duygusal ve yaratıcı kısıtlamaların da farkında olunmasını
umuyordu. Koleksiyonun çoğu parçasında düğme, fermuar ya da çıtçıt
yoktu. Dar kol yenleri ya da belirgin bel hatları da. Bedene verdiği
özgürlük, onu kendi kalıbına sokmaya çalışmamasından geliyordu…
Ama elbette Miyake’yi yalnızca pilelerle anımsamak mümkün değil.
Kumaşları âdeta manipüle edişi, onları insanların hareketlerine
göre düzenlemesi, Steve Jobs gibi isimlerle özdeşleşecek kıyafetlerin
tasarımcısı olması ve Jaques Cavallier ile birlikte tasarladıkları parfüm
L’eau d’Issey…
Issey Miyake yalnızca bir tasarımcı değildi, hayata ve insana âşık bir
tasarımcıydı. 2014’te The Times’a konuşan Miyake, “En çok insanlarla ve
insan formuyla ilgileniyorum,” demiş ve eklemişti, “Giyim, tüm insanlara
en yakın şeydir.” Miyake’nin ofisinden yapılan açıklamada, hayatı boyunca
“aşkından, bir şeyler yapma sürecinden asla geri adım atmadı” dedi.