B
ugün teknoloji dudak uçuklatacak bir hızda ilerlese de elektrikli
teknelerin ilk denemeleri 1800’lü yıllarda başlamıştı. Alman
mucit Moritz von Jacobi’nin 1839 yılında St Petersburg’da
geliştirdiği elektrikli tekne, saatte 3 mil hızla ilerliyordu ve
Rusya İmparatoru’na bir başarı olarak sunulmuştu. Ardından 1882 yılında
Anthony Reckenzaun döneminin büyük atılımını yaparak batarya ile
çalışan elektrikli tekne Electric Launch’ı icat etti. O yıllarda oldukça
popüler olan teknenin hızı 3 mil ile sınırlıydı. Her ne kadar yavaş ve
sürekli şarj edilmesi gereken aküler nedeniyle kısıtlı bir menzile sahip
olsa da o dönem için çok güçlü bir icattı. Ancak bazen teknoloji yaratıcı
zekâların gerisinde kalabiliyor ve gerçek değerini bulması bazen yüzyıllar
sürebiliyor. Ve işte bugün son teknolojiyle donatılmış, dünyanın gözlerini
üzerine çeken elektrikli deniz taşıtlarını gururla anlatabiliyoruz.
Elbette yalnızca hız ya da konfor değil, elektrikli araçları öne çıkaran
birçok özellik var. Örneğin elektrikli tekneler sıfır emisyon salımına
odaklanıyor, özellikle göl ve nehir gibi hassas ekosistemlere sahip
bölgelerde önemleri daha da artıyor. Belki de akla en son gelecek
özelliklerden biri elektrikli teknelerin su tasarrufuna yardımcı olması.
Zira benzinle çalışan tekneler motorlarını soğutmak için çok fazla su
kullanırken elektrikli teknelerin buna ihtiyacı yok. Benzinle çalışan
teknelere göre çok daha sessiz oldukları için hem etrafı hem doğal hayatı
hem de içindeki yolcuları rahatsız etmeyen hatta deneyime keyif katan
araçlardır. Ve tabii ki maliyet: Elektrikli teknenin işletilmesi, benzinle
çalışan teknelere göre çok daha ucuzdur ve daha az bakım gerektirirler.
İlk elektrikli teknelerdeki kadar olmasa da menzil kaygısı, geleneksel
motorlu tekneleri hâlâ çoğunluğun favorisi haline getiriyor. Ancak
batarya teknolojisi geliştikçe ve marinalarda hızlı şarj istasyonları daha
yaygın hale geldikçe, bu çevreci gezi tekneleri aradaki farkı kapatabilir.
Robb Report’un haberine göre bir dizi ana akım motorlu tekne üreticisi
ya elektrikli gezi tekneleri üretiyor ya da birkaç yıl içinde modeller için
planları var. İşte makalede öne çıkan bazı elektrikli tekneler.
Elektrikli tekne karışımındaki tek gerçek üretim firması İsveçli Candela,
yeni C-8 CC ile ilginç bir stil karışımını pazara sunuyor. Tekne, dünyanın
az sayıdaki, özellikle de iki kanatlı orta konsollarından biri. Her zaman
işlevsel olan, su hattının üzerindeki tasarım, bu nispeten küçük teknenin
sekiz kişiyi taşımasına olanak tanıyor. Folyolar, 27 knot gibi hatırı sayılır
bir hızda bile sarsıntısız bir sürüş sağlıyor. Kokpitte bulunan ve katlanarak
güneşlenme alanına dönüşebilen yemek masası, bu modelin gündüz
teknesi olma özelliğini artıran işlevsel bir seçim. C-8’in fiyatı yaklaşık
450.000 dolar.
100.2, Persico Marine ve Zagato Atelier arasındaki ortaklığın bir
sonucudur. Üretici firmaya göre amaç, dünyanın en şık, elektrikle çalışan
“hiper teknelerinden” birini yaratmaktı. 100.2, İtalyan startup firması
Sealence tarafından üretilen DeepSpeed elektrikli jet tahrik sistemine
sahip. 26 feet uzunluğundaki 100.2, göllerin yanı sıra kıyı seyirleri için de
tasarlanmış. Saatte 31 mil seyir hızına ve saatte 50 mil azami hıza sahip
olduğu söyleniyor. “Sınırlı Lansman Sürümü” olarak adlandırılan bu
gemilerden sadece dokuz adet üretilecek.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Çoğu insan kulak tırmalayan, benzin tüketen sürat teknelerinin yeşil
hareketin antitezi olduğunu düşünür, ancak Mayla FortyFour bunu
değiştirmek için burada. Bu teknenin olayı saatte 80 mil hızla gitmesi.
Bunun nedeni Petestep derin damarlı gövde, ikiz 800 kW çift çekirdekli
elektrik motorları ve 500 kW lityum bataryadan oluşan bir kombinasyon
(bu teknenin hibrit tahrikli bir versiyonu da mevcut). FortyFour, 1980’lerin
ünlü Miami Vice dönemi muscle boat’larından esinlenerek tasarlanmış ve
bu da teknenin ürettiği olağanüstü hıza uyum sağlıyor.
Seven Seas Yachts’ın 269.000 dolarlık Hermes Speedster E’sini görünüş
açısından aşmak zor. İkonik Porsche 356’nın “küvet” tasarımından
doğrudan ilham alan küçük runabout, analog göstergeler ve hatta dikiz
aynası gibi otomotiv dokunuşlarına da sahip. Bu teknenin gazla çalışan bir
versiyonu mevcut olsa da daha çevre dostu olan E versiyonu, 30 kWh’lik
bir batarya paketi ile çalışan 100 kW’lık bir motor sayesinde sıfır emisyon
vaat ediyor. En yüksek hızın 36 mil/saat olduğu bildiriliyor ki bu da adını
Yunan tanrısı Hermes’ten alan bir tekne için uygun.
Elektrikli tekneler denizcilik sektöründe sürdürülebilirlik açısından
önemli bir dönüşümü işaret ediyor. Geleneksel içten yanmalı motorlu
teknelerin yerini alarak çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirme
potansiyeline sahip elektrikli tekneler, önümüzdeki yıllarda dalgalar
üzerinde seyreden teknolojiyi çok daha ileri bir boyuta taşıyacak gibi
gözüküyor!